İkinci solo projesi ‘Geçmişe Özlem’ ile müzikseverlerle buluşmaya hazırlanan Faruk Aydın Toksöz, ‘‘Devletin sanatçılara hibe olarak üç ay süre ile verdiği 1000 TL’lik katkıyı yorumlamaya bile değer bulmuyorum’’ diyor.
Işıl ÇALIŞKAN
Kontrast, Alkera ve Arıza Kontrol Saati grupları kurucu üyesi, birçok kayıtta session gitarist olarak yer akan Faruk Aydın Toksöz, ikinci solo projesi ‘Geçmişe Özlem’ ile müzikseverlerle buluşuyor.
Toksöz’ün besteleri ve yapımcılığı kendisine ait, 4 şarkıdan oluşan, elektro gitara dayalı enstrümantal rock albümü ‘Regeneration’, pandemi sürecinde insanların yaşadığı psikolojik değişimler ve bunların insan duygularına yansımalarının hikâyesi.
Bu albümden ‘Geçmişe Özlem’ isimli ilk eser ile müzikseverlerle buluşacak olan Toksöz, 2022’nin ilk yarısında ‘Zayıf Umut, Anı Yaşamak ve Kaybettiğim Her Şey’ isimli eserleri de yayınlamaya hazırlanıyor.
Uzun yıllardır müzik sektöründesiniz, pek çok müzisyene eşlik etmiş bir gitaristsiniz. Bugüne dek neler yaptınız, kimlerle çalıştınız?
2006’dan beri sahnelerdeyim. Kurucu üyelerinden olduğum Kontrast, Arıza Kontrol Saati ve Alkera isimli gruplarla albümler yayınladım ve bu projelerde gitarist, şarkı yazarı ve prodüktör olarak bulundum. 2021’de solo kariyerime başladım ve Ocak 2022’de 2’nci EP albümümden ilk teklim ‘Yearning For the Past’i yayınladım. Prodüktör Ümit Kuzer’in stüdyosundan çıkan çeşitli işlerde session gitarist olarak bulundum. Son dönemde ise kendi projelerime ek olarak Fikret Ertan’ın albümlerinde ve orkestrasında çalıyorum.
Solo ve enstrümantal bir albüm yayınlıyorsunuz. Bu müziği dinleyicilere ulaştırmak zor mu?
Müziğe başladığım dönemlere oranla insanlarla iletişim kurabilmek ve müziğimizi duyurabilmek için çok avantajlı bir zamanda yaşıyoruz. Doğru planlamayla her müziğin dinleyicisine ulaşabileceğini düşünüyorum. Benim durumumda hedef kitlem popüler müziklere göre çok daha dar. Dolayısıyla onlara ulaşmak için göstermem gereken efor popüler tarzlara oranla daha az. Ancak hedef kitlemin dışındaki potansiyel yeni dinleyicilere ulaşmakta oldukça zorlanıyorum. Benzer durumdaki müzisyenlerin çoğu sıklıkla sahne alarak organik bir tanıtım sonucu kitlelerini genişlettiler. Bu bakış açısıyla hem grup hem de solo projelerimle mümkün olduğunca görünür olmaya çalışıyorum.
‘Gitar müziği’ dediğiniz ve dinlediğiniz neler var?
Yakın dönemde gitar müziği icra eden Türk müzisyenler arasında Samet Kılıç’ı çokça dinledim. Özel bir gitarist olduğunu düşünüyorum. Yurt dışından ise son aylarda Tim Henson, Plini, Nick Johnston ve Intervals’i yoğun olarak dinliyorum.
Profesyonel müzik yaşantınızın başladığı dönemler ile şu an yaşadığımız zaman arasında, müzik/dinleyici/imkanlar açısından ne gibi farklılıklar ya da benzerlikler var?
Teknolojik gelişimler müzik prodüksiyonunu kolaylaştırdı. Profesyonel müzik yapmaya başladığım 2006’da donanımlı bir stüdyoya gitmeden iyi bir kayıt almamız mümkün değilken, şu an kendi albümlerimi evimde kaydedebiliyorum. Değişmeyen şey ise müzisyenlerin ve dinleyicilerin bir araya gelme istekleri. Sanıyorum ki hepimiz seyirci karşısında kendi müziğimizi icra etmekten büyük keyif alıyoruz.
Toksöz’ün albüm kapağı
Yayınladığınız şarkıları siz mi bestelediniz? Hangi yapım şirketinden yayınlıyorsunuz?
Solo albüm projesinde yayınladığım şarkıların müzikleri, aranjesi ve prodüksiyonu bana ait. Fikret Ertan ve Yalçın Hafızoğlu ile birlikte kurduğumuz Nefes Records isimli yapım şirketimizden yayınlıyoruz. Tam bağımsız bir proje diyebiliriz.
Bağımsız bir yapıdan albüm yayınlamak ile piyasanın yüzde 80’ini ele geçirmiş durumdaki ana akım şirketlerden albüm yayınlamak arasında avantaj ya da dezavantaj var mı?
Yaptığımız müziğin tarzına ve beklentilerimize göre değişebilecek birden çok cevabı var bu sorunun. Solo gitar albümlerim kesinlikle büyük paralar kazanma odaklı ve endüstrinin ‘ihtiyaçlarını’ gidermeye yönelik bir proje olmadığı için büyük şirketlerle çalışabilmem, çalışsam da desteklerini alabilmem çok olası değil. Bu sebeple bağımsız yayınlamak benim için avantajlı görünürken, odağında ticaretin olduğu müzikler için büyük şirketlerin güçlerini, bağlantılarını kullanabilmek de tüm süreçleri hızlandırabilir. Bence müzisyenler kendilerini ve hedef kitlelerini iyi tanımlayabildikleri anda hangi yoldan yürümeleri gerektiğini rahatlıkla seçebiliyorlar.
Ne olursa olsun iyi müziğin dinleyicisine ulaşacağına inanıyor musunuz?
İyi müziğin er ya da geç dinleyicisine ulaşacağına inanıyorum. Ancak müzik piyasasının dinamikleri son yıllarda çok değişti. Artık her birimiz çok hızlı şekilde istediğimiz her müziği üretip her platformdan yayınlayabiliyoruz. Dolayısıyla müzik havuzu eskiye oranla çok fark edilir şekilde genişledi. Buna paralel olarak dinleyicilerinin çok sayıda müzik içinden kendileri için en iyi olana ulaşması çok kolay değil. Hal böyleyken müzisyenlerin dinleyicilerine ulaşmak için müziğin dışındaki diğer tanıtım araçlarını da oldukça etkin kullanması bir gereklilik gibi geliyor bana.
Özellikle pandemi başlangıcından bugüne, devletin sanata katkısının yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Öncelikle pandemi, arkasından da 2021 sonundan itibaren yaşadığımız ekonomik süreç sanatçıları oldukça etkiliyor. Giderlerimizin ciddi bir kısmı dövize endeksli iken, gelirlerimizin çoğunun Türk Lirası üzerinden ödendiği bir sektörde çalışıyoruz. Bu dönemde geçimini performans vererek sağlayan birçok sanatçı çok zor günler yaşadı. Hiçbir sanatçının devletten hibe vb para katkısı beklediğine inanmıyorum. Sanatçıların esas beklentileri mesleklerini icra ederek para kazanabilmek. Bunu yapabilecekleri ortam tahsis edildiğinde devletin bir katkı yapmasına gerek kalmaz. Devletin katkısının yeterli-yetersiz olduğunu konuşuyorsak temelde çok daha büyük bir sorun var demektir. Ayrıca devletin sanatçılara hibe olarak 3 ay süreyle verdiği 1000 TL’lik katkıyı yorumlamaya değer bulmuyorum.