Bowen: Netanyahu artık bölünmüş bir ülkeyi yönetiyor ve fay hatları uçurumlara dönüştü

İsrail’in en uzun süre görevde kalan başbakanı ve siyasetteki açık ara baskın güç olan Binyamin Netanyahu, Gazze’deki savaşla ilgili temel gerçek olduğuna inandığı şeyden geri adım atmadı.

Hamas’ın neredeyse iki yıl önce İsrail’e saldırmasından bu yana İsrail’e – ve dış dünyaya – aynı mesajı verdi. Saldırılardan üç hafta sonra, 28 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne savaşın ilk büyük kara saldırısını emrettiğinde de bunu ifade etti ve o zamandan beri aynı temaları birçok kez tekrarladı:

“Vatanımızı savunmak için savaşacağız ve geri çekilmeyeceğiz. Karada, denizde ve havada savaşacağız. Düşmanı yer üstünde ve yer altında yok edeceğiz. Bu savaşta kararlı, her zamankinden daha birlik içinde, davamızın haklılığından emin bir şekilde duracağız.”

Konuşmasında Winston Churchill’in Haziran 1940’ta İngiltere’nin Kuzey Fransa’da Almanya’ya yenilmesi ve 338 binden fazla müttefik askerinin Dunkirk’ten tahliye edilmesinin ardından yaptığı “sahillerde savaşacağız” çağrısının ritimlerini benimsedi.

Churchill ünlü konuşmasında İngilizlere “asla teslim olmayacağız” demeden önce, “büyük bir askeri felaket” yaşadıkları gerçeğini onlardan esirgememişti.

Hamas 7 Ekim’de İsrail’i bir günde yaşadığı en ağır yenilgiye uğrattı ve sınırları aşıp bu kadar çok kişiyi öldürüp rehin almasının yarattığı dehşet İsrail’de hala çok gerçek. Bu durum savaşa ve nasıl sona erebileceğine dair tutumları şekillendiren büyük bir etken.

Çok az İsrailli davalarının haklılığından şüphe duyuyor, ancak Netanyahu’nun “her zamankinden daha birlik içinde” olacaklarına dair açıklaması neredeyse iki yıl sonra İsrail’in durumunun yakınından bile geçmiyor.

Gazze’de yaşanan acılar hakkında İsrailliler ne düşünüyor?

Tel Aviv’deki Netanyahu karşıtı gösteride, her biri Gazze’de İsrail tarafından öldürülen Filistinli bir çocuğun adının yazılı olduğu bir dövizleri tutan yüzlerce İsrailli sessizce duruyordu.

Dövizlerin çoğunda gülümseyen bir kız ya da erkek çocuğunun fotoğrafının yanında doğdukları gün ve öldürüldükleri gün yer alıyordu. Fotoğrafı olmayan çocuklar ise bir çiçek çizimiyle temsil ediliyordu.

Ölümleri durdurmak için yapılan sessiz gösteriler giderek büyüyor; bazıları hava üslerinin dışında yapılıyor ve Gazze’ye bombardıman için gelen pilotların dikkatini çekmeye çalışıyorlar. Ancak göstericiler hala azınlıkta.

Eylemi düzenleyenlerden Timina Peretz, İsrail’in 18 Mart’ta Hamas’la yaptığı son ateşkesi bozup savaşa geri dönmesinin ardından eyleme başladıklarını söylüyor:

“Aynı hafta içinde kaç çocuğun öldüğünü fark ettik. Bu olurken sessiz kalmayı reddediyorum, bir soykırım ve insanların açlıktan ölmesi…

“Sokakta pek çok iyi tepki alıyoruz. Ayrıca bize küfreden ve dövizlere kızan çok sayıda insan var.”

Kendilerine hain denilip denilmediğini sordum. “Tabii ki çok diyorlar, eğer böyle düşünüyorsak gidip Gazze’de yaşamamız gerektiğini söylüyorlar.

“Devleti eleştirme fikrinin demokrasinin temelinde olan bir şey olduğunu anlayamıyorlar.”

İsrail ordusunun son ateşkesi bozmasından bu yana yapılan kamuoyu yoklamaları, Yahudi İsraillilerin büyük çoğunluğunun Gazze’de Filistinlilerin çektiği acılardan rahatsız olmadığını gösteriyor.

İsrail Demokrasi Enstitüsü tarafından Temmuz ayının son üç gününde yapılan bir ankete göre, nüfusun beşte dördünü oluşturan Yahudi İsraillilerin %78’i, çatışmaların koşulları göz önüne alındığında İsrail’in “Gazze’deki Filistinlilere gereksiz acı çektirmemek için önemli çaba sarf ettiğine” inanıyor.

Anketörler ayrıca daha kişisel bir soru seçerek bireylere “Gazze’deki Filistinli nüfus arasındaki açlık ve acı haberlerinden rahatsız olup olmadıklarını” sordular.

Ankete katılan Yahudi İsraillilerin %79’u rahatsız olmadıklarını söyledi. Aynı soru İsrail’in Filistinli Arap azınlığına sorulduğunda ise %86’sı çok ya da biraz rahatsız olduklarını söyledi. 

Netanyahu, bakanları ve sözcüleri Hamas’ın, Birleşmiş Milletler’in, tanıkların, yardım görevlilerinin ve yabancı hükümetlerin Gazze’deki insani kriz hakkında yalan söylediğinde ısrar ediyor.

Netanyahu 10 Ağustos’ta uluslararası medya için İngilizce olarak düzenlediği basın toplantısında Gazze’deki açlık haberlerini kınadı. “Yalanları çürütmek istiyoruz… Gazze’de açlıktan ölenler sadece bizim rehinelerimiz” dedi.

İsrail Başbakanı uzun yıllar boyunca İsrail’e yönelik eleştirileri antisemitizmle eş tuttu. İngiltere, Fransa ve Almanya gibi İsrail’in müttefikleri tarafından kınanan açlık ve İsrail askerlerinin yiyecek bulmak için mücadele eden Filistinlileri öldürmesi olaylarının, Avrupa’da Yahudilere yapılan zulüm bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdü.

Televizyonlarda yükselen tansiyon

West Ham United’ın eski futbolcusu Eyal Berkovic’in sunduğu popüler bir Cumartesi akşamı televizyon programında yaşanan tartışma ülke gündemine düştü.

Düzenli konuklardan biri Emmanuelle Elbaz-Phelps adında İsrailli bir gazeteciydi. Daha önce de olduğu gibi, rehinelerin ve ailelerinin çektiği acıları ve Gazze’de savaşırken öldürülen İsrailli askerleri tartışıyorlardı.

Sonra bana, bir gazeteci olarak İsrail televizyonlarında pek konuşulmayan bir konudan söz etmenin görevi olduğunu düşündüğünü söyledi.

“Söylediğim tek şey, savaşın Gazze’de de çok sayıda Filistinliyi öldürdüğüydü. Bu çok basit bir ifade, siyasi bir bakış açısı yok. Bunu dinlemek için bile sabırları yoktu.”

Programda sesler yükseldi. Eyal Berkovic, geri adım atmadı. Bayan Elbaz-Phelps onun cevabını hatırladı: “Gazze’deki insanlar için endişelenmeme gerek olmadığını, onların benim düşmanım olduğunu söyledi. Ben de ona, oradan gelen korkunç görüntüler için bırak da endişelendiğimi söyleyeyim diye yanıt verdim. 

“Dışarıda Gazze konuşuluyor ve Gazze’deki halkın çektiği acılardan bahsediliyor. Bu doğru ama bence İsrail halkının ne kadar büyük bir travma içinde yaşadığı kabul edilmiyor.”

Gazze’de yaklaşık 20 İsrailli rehinenin hala hayatta olduğuna inanılıyor. Tüm siyasi görüşlerden İsrailliler, Gazze’nin altındaki tünellerde bir deri bir kemik kalmış iki genci gösteren son videolarla dehşete düştü.

Onların kaderi, çoğu İsraillinin savaşa karşı tutumunun merkezinde yer alıyor. 

Liberal günlük gazete Haaretz’deki köşesinde Netanyahu’nun savaş yönetimini sık sık eleştiren kamuoyu araştırmacısı Dahlia Scheindlin ile Tel Aviv’deki İsrail ordusu karargahının yanındaki “rehine meydanında” buluştum.

Ekim 2023’ten bu yana burası rehine ailelerinin yürüttükleri kampanyanın merkezi olmuş.

“İsraillilerin çoğunluğunun sürekli olarak savaşın sona ermesini desteklemesinin nedeni rehineleri geri almak” diyor.

İsrail’de Gazze’deki insanlar için endişe duyulmamasından bahsederken bana şunları söylüyor: “Bunun nedeni İsraillilerin büyük bir kısmının yaşanan acıların Hamas tarafından abartıldığına, hatta kısmen uydurulduğuna inanması.” 

“İsrailliler uzun zamandır halkla ilişkiler konusuna takmış durumdalar” diyor ve ekliyor:

“İsrail’e yönelik eleştirileri zayıf halkla ilişkilere bağlama eğilimi savaş sırasında çok görüldü ve açlık suçlamalarıyla bağlantılı olarak [bu eğilim] daha da arttı.”

“Rehinelerle ya da Gazze’de savaşan kendi aile üyeleriyle çok meşguller ve İsrail’in yanlış bir şey yapıyor olabileceği hissiyle başa çıkamıyorlar.”

‘Yargılamak kolay’

İsrail’in savaştaki tutumunun adil olduğu konusunda çok az şüpheye rastladım.

İşgal altındaki Batı Şeria’nın derinliklerinde, toprak bir yolun aşağısında Esh Kodesh adında bir Yahudi yerleşimi var ve bu yerleşim daha geniş bir kompleksin parçası. Sadece bir nesil önce bunlar tepelerdeki karavanlardan ibaretti ama artık iyice yerleşmiş durumdalar.

Aslen Los Angeles’lı olan yedi çocuk babası Aaron Katzoff, Amerikan batısının küçük bir parçası gibi hissettiren “Settlers” adında bir şaraphane ve bar kurmuş.

Burası sadece kendi cemaati için değil, oraya özel yolculuklar yapan, ezici çoğunluğu sağcı ve dindar bir müşteri kitlesi için de bir merkez.

Ziyaret ettiğimde müşterilerin çoğu silahlıydı. Tozlu üniformalı bir asker kucağında M-16’sıyla hamburger yiyip kırmızı şarap içiyordu. Diğerleri silahlarını barın arkasında bırakmıştı. Bir kadının çiçekli elbisesinin üzerinde kılıf içinde 9 mm’lik bir tabanca vardı. Aaron’un söylediğine göre köşedeki masada oturan genç adamlar Gazze’deki “görevlerinin” ardından stres atıyorlardı.

Aaron halen İsrail ordusu subayı olarak yedek statüsünde ve Gazze’de savaşmış. İsrail’in eylemlerinin haklılığı konusunda hiçbir şüphesi yok.

“Gazze’de bir tünele inin” dedi bana. “Oksijensizliğin ne demek olduğunu görün, nem ve sıcakta kadınların ve çocukların arkasına saklanıp sana ateş eden teröristlerle savaşmaya çalışın. Klimalı odada oturup bunu yapan insanları yargılamak çok kolay, savaş kolay değil.” 

7 Ekim ve iktidara desteğin çöküşü

Binlerce İsrailli, 7 Ekim 2023’e giden aylarda, demokrasiye bir saldırı olarak gördükleri yargı sistemini değiştirme planlarına karşı sokaklarda gösteriler düzenliyordu.

Bayan Scheindlin, “Bu hükümet savaştan çok öncesinden beri sevilmeyen bir hükümetti,” diyor:

“Savaş başladıktan sonra, diğer ülkelerin aksine, hükümete destek tamamen çöktü.”

Netanyahu’nun tabanı, Hamas’a karşı tam bir zafer kazanılmadan savaşın sona ermeyeceği yönündeki ısrarını kabul etti ve Netanyahu’nun anketlerdeki oy oranı dibe vurduğu noktadan yeniden arttı. Ancak hala muhalefet partilerinin gerisinde.

Muhalefet, Netanyahu’nun görevde kalmak için savaşı uzattığını gösterdiğini vurguluyor. Ayrıca Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e baskın düzenlemesindeki güvenlik zafiyetlerine ilişkin ulusal bir soruşturmayla karşı karşıya kalabilir.

Potansiyel bir hapis cezası gerektirecek kadar ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili uzun süredir devam eden davası da raftan inebilir.

Koalisyonundaki aşırı milliyetçiler, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Hamas ile herhangi bir anlaşma yapması halinde hükümeti devirmekle tehdit etmişlerdi. 

Aşırı sağcılar Hamas’ın yenilmesini değil, Gazze’nin ilhak edilmesini, Filistinlilerin sürülmesini ve yerlerine Yahudi yerleşimcilerin yerleştirilmesini istiyorlar.

Bu arada rehinelerin aileleri Netanyahu’ya, halen ellerinde tutulan kişiler ölmeden önce Hamas ile bir anlaşma yapması çağrısında bulundu.

Ancak başbakan, tam zafere kadar mücadele temasını ikiye katlayarak, birçok rehine ailesini dehşete düşüren ve İsrail’in birçok müttefiki tarafından kınanan yeni bir saldırı planını duyurdu.

Netanyahu’nun planlarına İsrail ordusunun mevcut liderliği de karşı çıktı. Genelkurmay Başkanı General Eyal Zamir, Netanyahu’nun Gazze’ye yeni bir saldırı planına karşı olduğunu açıkladı ve kabineye bunun rehineleri tehlikeye atacağını ve insani krizi daha da kötüleştireceğini söylediği bildirildi. 

Zamir Mart ayında, savaşın yürütülmesi konusunda başbakanla anlaşmazlığa düşerek istifa eden selefinin yerine atanmıştı.

Şimdi İsrail medyası Netanyahu’nun Zamir’i istifaya zorlayacağı yönünde spekülasyonlar yapıyor. Bir habere göre Zamir’in, Netanyahu’nun planına karşı çıktığı için üstü çizildi.

Aşırı sağcılara göre ‘mucize’ dönemi

Savaş aynı zamanda İsrail’in laik nüfusu ile dindar sağ arasındaki bölünmeyi de derinleştirdi. Tel Aviv’deki laik İsrailliler ile Kudüs’teki dindar Yahudilerin gösterileri arasında gidip gelmek, iki farklı ülke arasında gidip gelmek gibi hissettirebiliyor.

Savaş her zaman acı vericidir. Ancak İsrail’in katı dinci milliyetçi sağ kanadından bazıları için bu aynı zamanda bir fırsat, hatta Mesih’in gelişini müjdeleyen bir mucizeler zamanı.

Bazıları tüm bunları, İsrail’i Musa’ya vahyedilen ve Tevrat tarafından yönetilen bir devlete dönüştürmek için Tanrı tarafından verilen bir şans olarak görüyor.

Savaş, haritayı değiştirme arzularını da hızlandırabilir. Tanrı’nın Akdeniz ile Ürdün Nehri arasındaki tüm toprakları Yahudilere verdiğine inanıyorlar.

Gazze ve Batı Şeria’da başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurarak İsrail’le barış yapmanın mümkün olabileceğine inanan Filistinlileri reddediyorlar.

Smotrich, Yahudi devletinin Ürdün nehrinin her iki yakasında, Ürdün’ü de içine alacak ve Suriye’nin başkenti Şam’a kadar uzanacak şekilde olması gerektiğini söyledi.

Bir Filistin devletini engellemek Netanyahu koalisyonunun temel taşlarından biri. Ve koalisyon ancak Smotrich ve Ben-Gvir desteklemeyi kabul ettiği sürece hükümette kalabilir. Bu da onlara başbakan üzerinde orantısız bir etki sağlıyor.

‘Anlamsız bir savaş’

Siyasi yelpazenin diğer ucunda ise bir zamanlar İsrail’in en önde gelen merkez sol siyasetçilerinden biri olan yazar ve Netanyahu’nun sert eleştirmeni Avrum Burg yer alıyor. Burg, 1999-2003 yılları arasında İsrail parlamentosu Knesset’in başkanlığını yapmış ve öncesinde de iki Siyonist kurum olan Yahudi Ajansı ve Dünya Siyonist Örgütü’nün başkanlığını yürütmüş.

Bugün, savaşı ülkeyi dönüştürmek için bir şans olarak görmeyenler arasında yer alıyor.

Bay Burg, İsraillilerin “dini heyecan ile psikolojik umutsuzluk arasında bir yerde” olduğunu düşünüyor.

Ona göre orta yol yok. “İsraillilerin bir kısmı, hükümetin çoğunluğu, mucizevi bir zamanda yaşadığımıza inanıyor. Bu bir fırsat. Tanrı vergisi. Tarihle yeniden yüzleşmek için hayatta bir kez karşılaşılacak bir fırsat.

“Bu anlamsız bir savaş. Arada İsrail diye bir şey yok. İsrail parçalanmış, kırılmış, dağılmış bir sosyal dokuya sahip.”

İsrail hükümetine yönelik bu psikolojik umutsuzluk – ve öfke – Netanyahu’nun istifasını talep eden düzenli gösterilerde görülebilir.

Tel Aviv’de sıcak ve nemli bir gecede, laik hükümet karşıtları mavi beyaz Davut Yıldızı bayrağını salladı, slogan attı ve milli marş için sessiz durana kadar davul çaldı.

Ardından, ordu ve polisin emekli kıdemli komutanlarının ateşkes talep eden konuşmalarını dinlediler.

Netanyahu hükümetine karşı düzenlenen pek çok kitlesel mitingin organizatörü Nava Rosalio ateşkes anlaşmasının Hamas için bir tür kazanım olabileceği iddiasını reddediyor. “Büyük bir ordumuz var… Gazze Şeridi’nin dışında kalabilir ve sadece sınırı koruyabilir.

“İsrail halkını koruyoruz bahanesine inanmıyoruz. Eğer bizi korumak isteseydiniz, İsrail halkının rehabilite olması ve toplumun iyileşmesi için bu savaşı sona erdirirdiniz.

“İçimiz parçalanıyor.” 

Son üç hafta içinde İsrail’in iki yakası arasında seyahat ettim. Tel Aviv’de Filistinli çocukların öldürülmesini sessizce protesto eden ve eski parlamento başkanı Avrum Burg’un tanımladığı “psikolojik umutsuzluğu” sergileyen solcular bir taraftaydı.

İsrail’in diğer tarafında, İsrail’in bazı müttefiklerinin de artan baskı ve kınamalarını görmezden gelmesi gerektiğine dair ezici bir duyguya tanık oldum.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından kamuoyu önünde hala desteklenen İsrail Başbakanı, yeni bir saldırı planlıyor ve İsrail’in müttefiklerini antisemitizmle suçluyor.

Onu destekleyen Mesihçi dindar Siyonistler Tanrı’nın onlarla birlikte olduğuna ve mucizeler yarattığına inanıyor.

Batı Şeria’nın derinliklerinde, Ürdün Vadisi’ne bakan Aaron Katzoff ve Settlers şarap barındaki arkadaşları, İncil dönemindeki yöntemlerle yetiştirildiğini gururla söylediği üzümlerden şarap içerken kutsal kitaplardaki kehanetleri gerçekleştirdiklerine inanıyorlar.

Rahat ve mutlu müşterileri, Tel Aviv’de Netanyahu’yu protesto eden laik liberallerin eskide kaldığını düşünüyorlar. Artık devletlerinin geleceği “onların ve Tanrı’nın ellerinde” ve her şeyin iyi sonuçlanacağından eminler.

Related Posts

AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala’dan partisinin 24. kuruluş yıl dönümü değerlendirmesi Açıklaması

AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, “Eskiden bölgede birçok denklem kurulurdu, Türkiye’nin sonradan haberi olurdu.

Rusya’da fabrika yangını: en az 5 ölü

Rusya’da yerel yetkililer, bugün günü Rusya’nın batısındaki Ryazan bölgesinde bulunan bir fabrikada yangın çıktığını ve ilk belirlemelere göre en az 5 kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Yangında en az 70 kişi ise yaralandı. ÖLÜ SAYISI ARTABİLİR …

Kötü koku gerçeği ortaya çıkardı: Antalya’da iş yerinde ölü bulundu

Antalya’da kendisinden haber alınamayan ve bir süredir iş yerini açmayan şahıs, kötü kokuların yayılmaya başlaması üzerine ölü olarak bulundu.

Gündemi allak bullak eden İBB iddiaları… Odatv Yazı İşleri Müdürü Can Özçelik anlattı: ‘Borsa’ nasıl kuruldu

CHP’nin açıkladığı İBB Borsası belgeleri, geçmişte gündeme gelen FETÖ Borsa’sını hatırlattı. Bu isimle kitap yazan Gazeteci Can Özçelik, yargı borsasının nasıl işlediğini, FETÖ tutuklamalarındaki örneklerle anlattı.

Erdoğan, Rutte ile görüştü

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüştü.

Otomobilin bagajında mahsur kaldı, yaşam savaşı veriyor: Adıyaman’da feci olay

Adıyaman’da oyun oynadığı sırada park halindeki otomobilin bagajına giren ve içeride mahsur kalan 8 yaşındaki çocuk, havasız kalarak ağır yaralandı.